Akran zorbalığı, okul zorbalığı ya da akran şiddeti de denilen bir ya da birden çok öğrencinin kendilerinden daha güçsüz öğrencileri kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız etmesiyle sonuçlanan ve mağdur çocukların kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir saldırganlık türüdür.
Öğrencilerin hatırı sayılır kısmı okul günlerinde, haftada en az bir kere akran zorbalığına maruz kalıyorlar. Akran zorbalığı; okullarda öğrencilerin yine öğrencilere uyguladığı fiziksel, sözel, sosyal, cinsel ya da maddi diyebileceğimiz şiddet türleridir.
Vurma, tekmeleme, saldırma, korkutma, itme ya da dürtme fiziksel şiddetlerin başında gelir. Fiziksel özellik, bedensel ya da zihinsel engel, ten rengi, boy, kilo, gözlük ve konuşma bozukluğu gibi durumlarla alay etme veya tehdit en çok görülen sözel şiddetlerdendir.
Akran zorbalığında öne çıkan başka bir şiddet türü ise dışlama, ötekileştirme, yalnızlaştırma, dedikodu, iftira, şikayet ve kışkırtma gibi durumlarla boy gösteren sosyal şiddettir.
Okullarda aslında sadece okullarda değil her ortamda en görmek ve duymak istemediğimiz yüz kızartıcı suçlardan saydığımız cinsel şiddet istismar ya da sarkıntılık olarak karşımıza çıkıyor.
Maddi şiddet olarak da nitelendirebileceğimiz zorla para alma, zorla kantinden bir şeyler ısmarlatma, izinsiz eşyasını kullanma gibi durumlar da sıklıkla karşılaştığımız akran zorbalıklarındandır.
Bu kadar çeşidi olan ve sık karşılaşılan bir durum olmasına rağmen yeterince gündeme gelmemesi ve önlem alınmaması gerçekten çok ilginç. Genellikle bu tür olayların ciddiye alınmaması ve görmezden gelinmesi psikolojik savunma yöntemi midir bilinmez - ancak asla pedagojik bir öğreti değil - çocuğun hayatı öğrenmesi şeklinde yorumlanmaktadır.
Bu tür durumlar yine ilginçtir hem okul idareleri tarafından hem de bu zorbalığı yapanlar tarafından da inkar edilmektedir. İdareler bizim okulda böyle şeyler olmaz diye olayı büyütmeden geçiştirirken, zorbalıkta bulunan çocuklar inkar politikası ile bu işten ceza almadan sıyrılabiliyorlar. Hatta mağdur öğrenciler bile ana kuzusu, süt çocuğu vb gibi yakıştırmalarla muhatap olmamak için bu durumu gizliyorlar.
Zamanla geçeceğini düşünenler, mutlaka hak etmiştir diyenler, görmezden gelenler ve maalesef sürekli olarak sadece erkekleri ya da sadece kızları suçlayanlar da bu süreci baltalamaya devam ediyorlar.
Akran zorbalığına maruz kalkan çocukların psikolojisinin etkilenmeyeceğini düşünmek abesle iştigal olur.  Böyle bir durumda mağdur olan çocuk kendine güvenini kaybedeceği gibi insanlara da güvenini kaybeder.
Bir süre sonra sadece şiddet gören değil şiddet uygulayan, öfke ve intikam duyguları ile dolup taşan bir benlik oluşması kaçınılmazdır.
Derslerinde başarılı, arkadaşları ile ilişkileri iyi olan bir öğrenci bir anda kaygı ve korkularla dolu  dışarıya kapalı, pasifize olmuş, depresyon ya da intihara eğilim gibi özelliklere bürünüp artık kendini değersiz gören başarısız silik bir öğrenci profiline dönüşebilir.
Tüm bu bilgiler ışığında çözüm önerimiz ülkesinin maddi kalkınmasının yanı sıra milli ve manevi kalkınmasına katkı sağlayacak öğretmenlerin, önce ahlak ve maneviyat şiarıyla öğrenci yetiştirmesidir.
Milli Eğitimin yakın hedeflerine odaklanıp uzak ve genel hedeflerini unutan – unutturan – sistemin güncellenerek Türk aile yapısına uygun, toplumun değerlerine ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek yüzde yüz yerli ve milli bir müfredat oluşturulmalıdır.
Erbakan Hocanın da dediği gibi ; Adaleti tesis etmenin temel şartı Hakk’ı üstün tutan bir zihniyete sahip olmaktır, kuvveti üstün tutan zihniyetler adalet tesis edemezler..