Yazımıza nereden başlasak!

Nasıl bir giriş yapsak inanın bilemedim.

Geçtiğimiz cuma günü “Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin” ibatede açılmasından bu yana hala çok farklı bir duygu içerisindeyiz.

Çok şükür bu günleri de gördük.

Bizlere daha doğrusu bütün İslam âlemine bu sevinci yaşatan başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Hepsinden Allah razı olsun.

Bu millete, ümmete, İslam alemine bundan daha büyük bir hizmet olmaz…!

***

Maalesef bazı nedenlerden dolayı çok istememize rağmen cuma günü “Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin” ibadete açılmasına gidemedik.

Bu yüzden bir yanım halen hüzünlü.

Hem de çok hüzünlü.

Ancak baştan sona televizyon ekranından ayrılmadık.

Gün boyu yaşananları an be an izledik.

Allahım o ne muhteşem bir gündü…!

***

İnsanlar kafile halinde İstanbul’a akmış.

Sadece ülkemizden değil.

Başta Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok yerinden insanlar İstanbul’a gelmiş.

Caddeler ve sokaklar kum gibi insan kaynıyor.

Biraz nasipli olan “350 bin” kişi “Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin” avlusunda ve yakın yerlerde namazlarını kılabildi.

“Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’ne” ulaşamayan yüz binlerce kişi de namazlarını ya yolda ya da “Yenikapı’ya” gidip orada kıldı…!

***

O gün yaşananlar ile ilgili yazılacak çizilecek çok şey var.

Hele Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “hutbeye” kılıç ile çıkması vardı ki verdiği mesaj çok önemliydi.

Gerçi cuma günü dünyaya bu ve bunun gibi birçok mesaj verildi.

Hepsi de yerine ulaştı.

İnşallah “Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi” artık “kıyamete” kadar açık olacak.

Bundan böyle Müslümanların gönlü kırık olmayacak.

En önemlisi de “Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi” mahzun olmayacak.

Rahat uyu Fatih Sultan Mehmet Han…!